19 Şubat 2016 Cuma

Çizgili Pijamalı Çocuk

Kitap Hırsızı'nı okuduktan sonra Hitler Dönemi Almanyası'nı daha bir merak eder olmuştum. Tarih ve Edebiyat konularında fikirlerini önemsediğim bir arkadaşımdan aldığım öneriyle aldım Çizgili Pijamalı Çocuk'u. Kitap Hırsızı'nın aksine o döneme bambaşka bir pencereden, bir Nazi kumandanının evinden bakıyorduk bu kez.

Küçük Bruno, Führer'in en yakın kumandanlarından birinin 9 yaşındaki meraklı, araştırmacı, iyi kalpli oğlu olarak kitabımızın baş karakteri. Berlin'de yaşarken babasının görevlendirilmesi ile Auschwitz'e taşınıp yeni bir hayata başlıyorlar.


Taşınmanın ardından üzücü ve sıkıcı dönemler geçirse de Bruno'nun tel örgülerin ardından bir arkadaş edinmesi onu Auschwitz’e bağlıyor. Olayların ne olduğunu anlayamayan Bruno'nun çocuk saflığıyla Shumel'in anlattıklarına verdiği tepkiler aslında insanların gerçekten "iyi" doğduklarını "kötü" büyüdüklerini çok açıkça gösteriyor. Yahudilere çektirilen acıların, maruz bırakıldıkları kötülüklerin ne denli travmatik ve büyük sonuçlar doğurduğunu Bruno'nun ailesi de çok değişik bir tecrübeyle öğreniyor.

Kısacık, hızlı biten bir kitaptı ama dönem kitabı olarak okunmaya değerdi. 

5 Şubat 2016 Cuma

Bütünün Bir Parçası

720 Sayfalık tuğla gibi bir kitap tabiri caizse. Takriben 45-50 yıllık bir serüveni Sidney, Paris ve Bangkok noktalarından anlatıyor. 

Çocukluk yıllarında insanların kötüye ve tehlikeye nasıl yönlendirildiğini iki ayrı jenerasyondan örneklerle anlatan enfes bir best seller. Kitaplığımda birkaç yıldır duran, gerçekten okunmayı hak eden bir kitapmış. Ağırlığından ve büyüklüğünden dolayı çantada taşımak zor olsa da her sayfasında ayrı hikayeler silsilesi bulmak mümkündü. Uzun kitaplarda olan sorundur; hikayeyi uzun tasvirlerle acıklar okuyucunun içi sıkılır ama bu kitap o klişeleri de yıktı.

Avustralyalı anne bir baba ayrı iki kardeş Martin ve Terry Dean'in çocukluklarından başlayan hikayelerine tanık oluyoruz ve iki kardeşin de Avustralya'da nasıl birer fenomen haline geldiklerini. Her iki kardeşin de onlara dayatılanlara kafa tutuşlarını, yaptıkları hareketler çok doğru ve legal olmasa da aslında kendi bildikleri iyiye hizmet ettiğini, dayatılan din düşüncesinin sorgulanırlığını, kaçmayı, içe kapanmayı, yok olmayı yeniden doğmayı güzel anlatıyor. 

Çeviride ufak tefek kayışlar, yazımda editörün ve kontrolörlerin gözünden kaçan detaylar elbette vardı ama bunun kitabın kendisiyle ilgilisi yok, Pegasus yayınlarının best sellerlar konusunda biraz daha titiz olması gerektiğini düşünüyorum.