26 Ocak 2011 Çarşamba

Bülbülü Öldürmek

Bu kitabın adını bir kaç yerde “mutlaka okunması gereken kitaplar” arasında okuyup merak edip almıştım. Sonradan öğrendim filmi de çekilmiş zamanında siyah-beyaz. Kitap iki bölümden oluşuyor ve küçük kızımızın, ki kendisi 8 yaşında, ağzından anatılıyor. 

İlk bölümde Scout’un ve Jem’in maceralarını dinliyorken ikinci kısımında Atticus’un avukatlığını üstlendiği bir zencinin davası konu ediliyor. 1930lu yılların Amerikası. Irkçılık almış yürümüş, zenciler kötü, pis, tü kaka şeklinde nitelendiriliyor. Durum böyleyken, Atticus’un çocuklarını yetiştirişi, onlara karşı olan tutumu, ırkçılığın kötü bir şey olduğunu ısrarla anlatması ve bizim tüm bunları 8 yaşındaki Scout’un ağzından dinleyişimiz çok başarılı. Beyaz bir gençkıza tecavüz suçunundan yargılanan Tom Robinson’un davası anlatılıyor. Sanık zenci olduğundan avukatlığını üstlenen Atticus büyük tepkilerle karşılaşıyor ve ırkçılık konusunda kafasında kesin yargı olan insanların ne derece sığ ve hoşgörüden uzak olduklarını gözümüze sokuyor. Üzücü olduğu kadar huzurlu da bir hikaye. Severek okudum.

 Arka bahçedeki tenekeleri vurmanızı yeğlerim ama kuşların peşine düşeceğinizi de biliyorum. İstediğiniz kadar karga vurun ama unutmayın: Bülbülü öldürmek günahtır. Bülbüller yalnızca müzik üretirler, bizi eğlendirmek için. Bahçeleri yağmalamazlar. Yalnızca şarkı söylerler. Hem de yürekleri paralanana dek. İşte o nedenle günahtır bülbülü öldürmek.”

13 Ocak 2011 Perşembe

39 Basamak

Sanıyorum 2009 yılıydı İş Sanat'tan yurt oda arkadaşım Duygu bize, Kenter Tiyatrosu'nun üç oyunu için kombine bilet almıştı. Sıra sıra hepsine gitmiştik. Ama 39 Basamak baya etkilemişti, beğenimizi kazanmıştı. Aradan iki yıl geçtikten sonra kitapyurdu.com'da gezerken gördüm tekrar, indirimde hatta kelepir ürünlerdeydi hemen alıp okumak istedim. Kitap, oyun uyarlamasından kısmen farklıydı. Zamanında Hitchcock (ki 1935 yılına denk geliyor) filme uyarlarken, kitapta öldürülen ajanımızı daha dikkat çekici olsun diye bayan olarak aktarmış, bizim seyrettiğimiz oyunda da böyleydi. Ancak kitapta ajanımız bir bey ve onun öldürülmesinin ardından Richard Hannay'ın İskoçya'nın muhtelif köşelerindeki maceralarını izlemeye başlıyor. Ajanın Hannay'a anlattığı sırrın ardından o sırrı çözmeye çalışan baş karakter, ortalarda dolaşan 39 basamak şifresinin ne olduğunu anlayarak maceranın sonuna geliyor. Kısacık bir kitaptı, sanırım basımından kaynaklanıyor. Oyununun üzerinden geçmesinin ardından kitabını okumak oldukça hoş oldu. Bi ara 1935 yapımı siyah-beyaz filmini izlemeli. Güzel bir İngiliz aksanı dinleme hevesim var.

11 Ocak 2011 Salı

Alaycı Kuş

Açlık Oyunları serisinin üçüncü ve son kitabı. İkinci kitap Ateşi Yakalamakla birlikte sipariş verip aldığım için kitaba başlamam hızlı oldu, diğer kitabın son sayfasını kapatıp hemen bunu açtım ve aynı heyecanla okumaya başladım. Kitaptaki esas kızımız Katniss Everdeen isyanın ve devrimin simgesi olan Alaycı Kuş olmayı kabul ediyor. İlk kitaptan beri süregelen yaratıcı ve zeki hayal gücü bu kitapta da son sürat devam ediyor. 2050'li yılları anlatan bilim kurgu filmlerinden farksız. Seri kitapların en büyük handikapıdır ilk kitapta yakaladığı başarıyı diğer kitaplarda sürdürememek ancak bu seride durum farklı. Suzanne Collins biriktirip bir çırpıda yazmış olmalı 3 kitap da birbiriyle çok tutarlı ilerliyor. Hatta serinin devam kitaplarında ilk kitaplara yapılan atıflar zekice. Hele birinci ve üçüncü kitapta bağlanan iz sürücü arıların hikayesi var ki oldukça başarılı. Capitole karşı savaş başlıyor. Tüm imkanlarıyla Capitol 13. mıntıkaya karşı savaşıyor. Savaş sırasında kayıp çok her iki tarafta da. Kitap başından sonuna dek film tadında ilerliyor, ölen her bir kişi için ayrı ayrı üzülüyorsunuz. Sonunda mutlu bitiyor hikaye, 3 kitap boyunca zaten dorukta olan heyecan için ayrıca çok çarpıcı bir sona ihtiyaç duymamış yazar ve insanı huzura erdiren sade temiz bir son yazmış. Seri kitaplara bir müddet ara verip bir başka seri kitap hikayesinde görüşmek dileğiyle.