Bugüne kadar bana tavsiye edilmiş tüm kitapları beğenerek okumuşumdur. Ancak Otostopçunun Galaksi Rehberi'ni yalnızca beğeniyle değil, merakla da okudum demeliyim.
Her yerde adını zilyon kere duymuş olmama rağmen o koca ansiklopedi gibi kitabı elime alıp okumaya bir türlü cesaret edememiştim. Ama bana hediye edilmesi gayet iyi bir teşvik oldu. Ben ki ömrümün sonuna kadar dünyanın tamamını gezemeyeceğim diye karalar bağlayan bir insanken, insanlar gezegenden gezegene, galaksiden galaksiye geçiyor bu kitapta. Gel de haline üzülme.
Yerkürenin yok oluşuyla başlıyor macera ve hakikaten oradan oraya savrularak devam ediyor. Şimdi yalan söyleyemeyeceğim 'e bu nası oluyor', 'yok artık böyle de olmaz' dediğim çok açık nokta oldu sanki ama bence ihmal edilebilecek seviyede zira kitap absürd netice olarak. Havlu taşımanın anlamını anlatıyor uzun uzun, o noktada da ne kadar gerçekçi olduğunu gösteriyor aynı zamanda.
Hayat, evren ve her şey'e dair sorulan sorunun cevabının aranışı, milyon yıl önceler ve sonralar var bu nedenle oldukça değişik, gerçek insan kişilikli bir robot var (özellik olarak bana benzediği de iddia ediliyor, ilerleyen zamanlarda göreceğiz bakalım), aslında biz insanların fareler üzerinde deney yaptığı değil de farelerin bizim üzerimizde deney yaptıklarına dair beni de şüpheye düşüren iddialar var. Bir de ihtimalsizlik motoru var ki, bir mühendis olarak beni kendine hayran bıraktı, bu konu üzerine çok çok uzun düşüneceğim sanırım.. Güzel aforizmalar, çok zekice. Macera ilk kitapla nihayetlenmiyor, hemen ardından devam edeceğiz ikinci kitapla bakalım bizi neler bekliyor.
" Arthur dehşetin harika bir türünü hissederek çevresine bakınmaktaydı. Önlerinde, karar veremeyeceği, hatta üzerinde tahmin bile yürütemeyeceği uzaklıkta, havada asılı duran bir dizi tuhaf şey vardı: Uzayda sallanan karanlık, küremsi şekillerin çevresinde asılı duran, metal ve ışıktan yapılmış narin yapraklar.
'İşte' dedi Slartibartfast, 'gezegenlerimizin çoğunu burada yapıyoruz.'..."
"...panik yapmayın..."
"...panik yapmayın..."