27 Temmuz 2012 Cuma

En Uzak Sahil - Yerdeniz 3




Yerdeniz serisine başlayalı epey zaman olmuştu ama seri çok fazla sarmayınca kolay kolay gelmiyor işte. Aylar sonra aldım kitabı elime. Aslında çok kalın da değil 200 sayfa civarında ama yine zor okuduğum kitaplardan oldu.

Ejderhalar, büyüler iyi hoş ama bir yere kadar. İnandırıcı olmasını beklemiyordum ki zaten bu tarz bir kitaptan onu beklemek saçmalık olurdu ama yine de sevemedim. 

İlk iki kitapla bağlantılar yine var, Ged yine baş karakter. İsimler, olaylar hep önceki kitaplarla adreslenmiş. Zaten serinin son kitabı olarak tasarlanıp yazılmış ancak yazar yıllar sonra bu seriyi böyle bitirmek istemediğine karar verip devamında iki kitap daha eklemiş. "Yerdeniz Üçlemesi" bir anda "Yerdeniz Beşlemesi" oluvermiş.

Ama bir "son kitap" olduğu belli, bir sona yaklaşış, ölüm konusu var. Büyülerin, güçlerin kaybolması, insanların büyünün bir yanılsama olduğuna karar verip ondan vazgeçişi var. Herhangi bir alıntı yapmadım, dikkatimi çeken çok fazla şey de olmadı doğrusunu söylemek gerekirse. Uzun lafın kısası Yerdeniz Beşlemesi benim için Üçleme'de sona ermiştir. Ama Ursula Hanım'ın diğer kitaplarının lezzetini tatmak boynumuzun borcudur, o ayrı. 

15 Temmuz 2012 Pazar

Sinek Isırıklarının Müellifi


Barış Bıçakçı’yı peşpeşe okudum çünkü kitapları elimin altındaydı ve Bizim Büyük Çaresizliğimiz’i çok beğenmiştim.

Uzun zaman sonra İstanbul’dan Söke’ye yapacağım otobüs yolculuğumda okurum diye aldım yanıma, öyle ki otogardan kalkıp İstanbul’dan çıktığımızda kitap bitmek üzereydi zaten. İstanbul'daki trafiğin vehameti malum.

Kitap başlayıp bir hikaye anlatmıyor, hayattan bir kesit. İnşaat Mühendisliği okumuş ve ardından uzunca yıllar bu görevde çalışmış Cemil’in işten ayrıldıktan sonra kendini edebiyata verişiyle girdiği durum anlatılıyor. Eşi bir doktor. Aslında Türk gözüyle bakınca kadın çalışıyor adam yiyor gibi bir durum var. Çocuk da yapmak istememişler o da yok. Cemil kitap yazıyor ve basılması için bir editörle görüşüyor ve bunun ardından bir bekleme safhasına geçiyor.

Yani buhranlı insanlar bana hep uzak, itici gelmiştir farklı olmak adına abuk şeyler yapmak bana göre değil yani abuk şeyler yaparsan da onu farklı olmak istediğin için değil gerçekten o abukluğu yapmak istediğin için yaparsın. Neyse saçma bi yorum oluyor farkındayım ama çok sevemedim kitabı, hızlıca bitirdim bitirmesine ama kendimden bir şey bulamadım, bir olay, devam eden merakta bırakan ya da bana bir şey öğreten/hissettiren hiçbir şey yoktu kitapta. E bir de Bizim Büyük Çaresizliğimiz’in ardından oluşan bir beklenti de vardı tabi öyle olunca pek sevemedim. Ama diğer kitaplarını da okuyacağım Barış Bıçakçı’nin güzel olacaklarından hiç şüphem yok.

" Hayat dediğimiz sadece kimyadan ibaret. Periyodik tabloyu ezberlesek yeter. Evrendeki en bol iki elementin, hidrojen ve helyumun, aynı zamanda en hafif iki element olması her şeyi açıklıyor zaten. Böyle hafif bir evrende anlam ne arasın? Anlam ağırdır... Dibe çöker. Falcılar bu nedenle kahvenin telvesine bakarlar."