7 Kasım 2016 Pazartesi

Algernon'a Çiçekler

Algernon bir fare, bir deney faresi. Geçirdiği bir ameliyat sonrasında, zeka seviyesi yükselen, öğretilenleri öğrenebilen akıllı bir fare. Önceleri her şeyi ödül olarak yemek verileceği için yapıyor ancak sonraları gerçekten öğreniyor, sonunda yemek verilmese bile.

Peki bu ameliyat insanlara da uygulanabiliyor mu? Algernon'un erken dönem deney sonuçları çok olumluyken neden olmasın? Charlie Gordon, doğuştan zeka geriliği olan, IQ seviyesi 70-75 civarlarında, kendi hayatını kimseye zararı olmadan, hatta parasını da bir fırında çalışarak kazanabilen biri, bu ameliyata denek olabilir mi? Evet, oluyor.

Charlie ameliyatı geçiriyor ve hem ameliyat öncesini hem ameliyat ertesini bize yazdığı günlük ilerleme raporlarıyla anlatıyor. Ameliyat başarılı geçiyor, Charlie beklenen gelişmeyi gösteriyor. Başlarda Algernonla yarışıp yarışı kaybederken artık etrafındaki birçok insandan kat be kat zeki hale geliyor. Hatta kendisine yapılan deneyin bilimsel safhalarını kendi yönetebilecek kadar!

Ancak deneyin ilerleyen safhalarında Algernon'da beklenmeyen değişimler gözleniyor, ilk başlarda artık bir şey öğrenemiyor, sonraları öğrendiklerini de unutuyor. E peki Charlie? Denek hayvanda görülen değişimler onda da olacak mı? Onu neler bekliyor?

Akıl oyunlarına biraz merakınız varsa, okuyun ve öğrenin derim. İnsanda bir psikoloji laboratuvarında çalışma hevesi yaratacak, çok güzel bir kitap. Tavsiyemdir.

12 Ağustos 2016 Cuma

Gerçek Hesap Bu!

Eveett bu kitap hiç hesapta yoktu aslında. Almanya gezisi sırasında, yolculukta okuyayım diye Işıl vermişti. "Hızlı okunuyor, seversin" demişti ki öyle de oldu.

Çocukluğumdan beri severim Nejat İşler'i zaten, hastalığı zamanında da epey üzülmüştüm, anılarını okuyunca daha da çok sevdim. Her zaman kendi gibi olmuş, türlü türlü işlerde çalışmış, gerçek dostluğu, arkadaşlığı örneklemiş ve kitapta hepsini çok da güzel anlatmış.

Okul dönemleri, oyunculuk yapmaya başlaması, ev arkadaşlıkları, Tezgah kitabevi, Gümüşlükspor'un başkanı olması hepsi aslında başlı başına ayrı birer kitap olacak hikayeler.

Nejat İşler'i seven, daha yakından tanımak isteyen herkese tavsiyemdir, çok kısa sürede okunabilir bir kitap ve gerçekten keyifli vakit geçirteceğine şüpheniz olmasın.

4 Mart 2016 Cuma

Galiz Kahraman

Belki de İhsan Oktay Anar'ın benim zihnimde en az iz bırakacak kitabıydı...

Bu cümleyle başlamak istedim çünkü ne bileyim, ağzım kulaklarımda bitirirken Anar'ın kitapların, bu sefer o tat kalmadı bende. Kapağı kapattığım an beni kendine bağlayan detaylar olmadığını hissettim. Nitekim bloga geç yazarken de aslında aklımda hikayeyle ilgili çok detay olmadığını hissediyorum.

Kendini insanlara beğendirmek isteyen, çirkin kahramanımız İdris Amil Hazretlerinin hikayesini okuyorum, şair olmaya çalışmasını, filozof olmaya çalışmasını, artist olmaya çalışmasını... Her işi berbat edişini, aşık oluşunu, tehdit edilişini kısaca dünyaya işlerini eline yüzüne bulaştırmaya gelmiş bir anti-kahramanı.

Diğer kitaplarından farklı olarak İhsan Oktay Bey'in bu kitabı günümüze daha yakın bir zaman diliminde geçirmesi ilk dikkatimi çeken şey oldu. Çok daha eskilerin Beyoğlu'nu, Galata'sını okurken, apartmanların, arabaların olduğu daha yakın tarih Kasımpaşa'sını okuduk.

Geriye kala kala bir tek "Yedinci Gün" kaldı. O da evdeki rafta merakla okunmayı bekliyor.

19 Şubat 2016 Cuma

Çizgili Pijamalı Çocuk

Kitap Hırsızı'nı okuduktan sonra Hitler Dönemi Almanyası'nı daha bir merak eder olmuştum. Tarih ve Edebiyat konularında fikirlerini önemsediğim bir arkadaşımdan aldığım öneriyle aldım Çizgili Pijamalı Çocuk'u. Kitap Hırsızı'nın aksine o döneme bambaşka bir pencereden, bir Nazi kumandanının evinden bakıyorduk bu kez.

Küçük Bruno, Führer'in en yakın kumandanlarından birinin 9 yaşındaki meraklı, araştırmacı, iyi kalpli oğlu olarak kitabımızın baş karakteri. Berlin'de yaşarken babasının görevlendirilmesi ile Auschwitz'e taşınıp yeni bir hayata başlıyorlar.


Taşınmanın ardından üzücü ve sıkıcı dönemler geçirse de Bruno'nun tel örgülerin ardından bir arkadaş edinmesi onu Auschwitz’e bağlıyor. Olayların ne olduğunu anlayamayan Bruno'nun çocuk saflığıyla Shumel'in anlattıklarına verdiği tepkiler aslında insanların gerçekten "iyi" doğduklarını "kötü" büyüdüklerini çok açıkça gösteriyor. Yahudilere çektirilen acıların, maruz bırakıldıkları kötülüklerin ne denli travmatik ve büyük sonuçlar doğurduğunu Bruno'nun ailesi de çok değişik bir tecrübeyle öğreniyor.

Kısacık, hızlı biten bir kitaptı ama dönem kitabı olarak okunmaya değerdi. 

5 Şubat 2016 Cuma

Bütünün Bir Parçası

720 Sayfalık tuğla gibi bir kitap tabiri caizse. Takriben 45-50 yıllık bir serüveni Sidney, Paris ve Bangkok noktalarından anlatıyor. 

Çocukluk yıllarında insanların kötüye ve tehlikeye nasıl yönlendirildiğini iki ayrı jenerasyondan örneklerle anlatan enfes bir best seller. Kitaplığımda birkaç yıldır duran, gerçekten okunmayı hak eden bir kitapmış. Ağırlığından ve büyüklüğünden dolayı çantada taşımak zor olsa da her sayfasında ayrı hikayeler silsilesi bulmak mümkündü. Uzun kitaplarda olan sorundur; hikayeyi uzun tasvirlerle acıklar okuyucunun içi sıkılır ama bu kitap o klişeleri de yıktı.

Avustralyalı anne bir baba ayrı iki kardeş Martin ve Terry Dean'in çocukluklarından başlayan hikayelerine tanık oluyoruz ve iki kardeşin de Avustralya'da nasıl birer fenomen haline geldiklerini. Her iki kardeşin de onlara dayatılanlara kafa tutuşlarını, yaptıkları hareketler çok doğru ve legal olmasa da aslında kendi bildikleri iyiye hizmet ettiğini, dayatılan din düşüncesinin sorgulanırlığını, kaçmayı, içe kapanmayı, yok olmayı yeniden doğmayı güzel anlatıyor. 

Çeviride ufak tefek kayışlar, yazımda editörün ve kontrolörlerin gözünden kaçan detaylar elbette vardı ama bunun kitabın kendisiyle ilgilisi yok, Pegasus yayınlarının best sellerlar konusunda biraz daha titiz olması gerektiğini düşünüyorum.