Konuya çok net bir şekilde giriş yapıyorum; eğer henüz herhangi bir Hakan Günday kitabı okumadıysanız, başlamanız gereken kitap kesinlikle Malafa değil!!! Okuduğum diğer kitaplarından çok çok farklı ve benim için tatmin edici değil bu nedenle.
Yine kocaman laflar, muhteşem aforizmalar yok değil hatta yine gülüyorsunuz, yine eğleniyorsunuz kitabı okurken ama Hakan Günday beklentisi olunca yine de tatmin olamıyorsunuz.
Hikaye Antalya'da geçiyor. Turizm dünyasının bir ucundan bakılmış hatta değişik bir ucundan bakılmış komik bir hikaye. Topaz Kuyumcu Center'da turistlerin nasıl satışa yönlendirildiklerini anlatan Türkiye için güzel bir özeleştiri. Center'ın sahibi de Ermeni, bu nedenle kitapta ilk başta başa çıkılması zor bir Ermenice kelime yüklemesi yapılıyor ama sonra alışılıyor tabi ki.
Başı sonu olan bir hikaye değil aslında, o hayattan bir enstantane ama yine de ben hikayenin sonunda eblek şekilde "euehuehuehe" diye güldüm. Tekrarla ilgili güzel bir paragraf var hikayede tekrar eden, çok hoşuma gitti. Aşağıda onu da paylaşacağım. Dediğim gibi kötü bir kitap değil ancak, ilk okunacak Hakan Günay kitabı kesinlikle değil.
"Tevazu, iki kez iltifat almanın yoludur. Örnek: Ne kadar güzelsiniz! Hayır, değilim. Evet, öylesiniz. Etti iki!"
" Tezgahtarlığın zorluklarından biri tekrardır. İnsanın en zor dayanabildiği çalışma koşulu olan tekrar, sağlıklı bir aklın ani ölümüne neden olur. Aynı cümleleri aynı mimikler eşliğinde iki bin kez söylemiş olan tezgahtar, artık ne dediğini duymuyordur. Başka konular üzerine yoğunlaşıyor, müşterisinin banka hesabında ne kadar tramı olduğunu ya da yanındaki ahçiğin vardk rengini tahmin etmeye çalışıyordur. Kendisini duymayan tezgahtar, konuşmasının hangi bölümünde olduğunu karşısındakinin yüz ifadesinden anlar."