31 Ocak 2013 Perşembe

İhtiyarlara Yer Yok

Filmi çekilmiş kitapları okumayı seviyorum ama yorum yapmak istemiyorum nedense hiç. Nasıl olsa benim zihnimde canlanan aslında film nedeniyle herkesinkiyle neredeyse aynı.

Kitabı sevdim çünkü Meksika sınırında geçiyordu ve bol bol İspanyolca cümleler okudum. Ama kitabın dilinde beni irite eden bir şey vardı sanırım detayların üzerine çok durulması. 

Karakterin su içişini öyle uzun anlatıyor ki, kitap da iki yüz küsur sayfa olunca her şey detay oluyor sanki. Bardağı alıyor, suyu dolduruyor, kafasına dikiyor, nefes alıyor tekrar suyu içiyor masaya bırakıyor derken koca bir paragraf anlatılıyor ve biraz boğuyor.

İspanyolca olan tüm cümleleri alıntılamak istedim aslında ama tabi ki böyle bir şey yapmayacağım. =)

11 Ocak 2013 Cuma

Malafa

Konuya çok net bir şekilde giriş yapıyorum; eğer henüz herhangi bir Hakan Günday kitabı okumadıysanız, başlamanız gereken kitap kesinlikle Malafa değil!!! Okuduğum diğer kitaplarından çok çok farklı ve benim için tatmin edici değil bu nedenle.

Yine kocaman laflar, muhteşem aforizmalar yok değil hatta yine gülüyorsunuz, yine eğleniyorsunuz kitabı okurken ama Hakan Günday beklentisi olunca yine de tatmin olamıyorsunuz.

Hikaye Antalya'da geçiyor. Turizm dünyasının bir ucundan bakılmış hatta değişik bir ucundan bakılmış komik bir hikaye. Topaz Kuyumcu Center'da turistlerin nasıl satışa yönlendirildiklerini anlatan Türkiye için güzel bir özeleştiri. Center'ın sahibi de Ermeni, bu nedenle kitapta ilk başta başa çıkılması zor bir Ermenice kelime yüklemesi yapılıyor ama sonra alışılıyor tabi ki.

Başı sonu olan bir hikaye değil aslında, o hayattan bir enstantane ama yine de ben hikayenin sonunda eblek şekilde "euehuehuehe" diye güldüm. Tekrarla ilgili güzel bir paragraf var hikayede tekrar eden, çok hoşuma gitti. Aşağıda onu da paylaşacağım. Dediğim gibi kötü bir kitap değil ancak, ilk okunacak Hakan Günay kitabı kesinlikle değil.

"Tevazu, iki kez iltifat almanın yoludur. Örnek: Ne kadar güzelsiniz! Hayır, değilim. Evet, öylesiniz. Etti iki!"

" Tezgahtarlığın zorluklarından biri tekrardır. İnsanın en zor dayanabildiği çalışma koşulu olan tekrar, sağlıklı bir aklın ani ölümüne neden olur. Aynı cümleleri aynı mimikler eşliğinde iki bin kez söylemiş olan tezgahtar, artık ne dediğini duymuyordur. Başka konular üzerine yoğunlaşıyor, müşterisinin banka hesabında ne kadar tramı olduğunu ya da yanındaki ahçiğin vardk rengini tahmin etmeye çalışıyordur. Kendisini duymayan tezgahtar, konuşmasının hangi bölümünde olduğunu karşısındakinin yüz ifadesinden anlar."

1 Ocak 2013 Salı

Ejderha Dövmeli Kız

Aylardır kitaplığımda duruyordu nihayet işten izin aldığım bir haftada başladım ve tabii ki hızlıca bitti. Bir ara herkeslerin elindeydi, çok satanlar listelerindeydi, hak ettiği değeri gördüğü belli. Sürükleyici bir hikayesi var ve merakla bir sonraki bölümü de okuyayım, bir tane daha bir tane daha derken kitap bitiveriyor zaten.

Aslında hikaye tümüyle Ejderha dövmeli kızımızın etrafında dönmüyor, o yüzden başlık biraz beni yanılttı diyebilirim. Ama hikaye enfes, polisiye desen değil, romantik hiç değil, değişik bir macera oldu bu kitap benim için. 

Aslında seri 3 kitap ama ilk kitabın hikayesi ilk kitapta bitiyor, o yüzden şu an hemen ikincisini okuma isteği uyandırmadı bende, bir ara devamlarını da okuyacağım ama bu süre çok uzun olmayacak bakalım.

Alıntı yapacak altını çizecek enfes cümleler yok kitapta, sonuçta bestseller :). Ama güzel bir tespit okudum hoşuma gitti. "Bir mülkü daha var, Sandhamn'da, üzerinde depodan çevrilmiş 30 metrekarelik bir kulübe bulunan deniz kenarında bir arazi, köyün en popüler yerinde. Öğrenebildiğim kadarıyla sıradan, ölümlü insanların da arazi satın alabildiği kırklı yıllarda amcalarından biri almış, miras yoluyla Blomkvist'e geçmiş."